Hipotez Cümlesi Nasıl Kurulur? Bilimsel araştırmaların temel yapı taşlarından biri olan hipotez, bir gözlem veya problem üzerine kurulan test edilebilir bir varsayımdır. Peki, bu hipotez cümlesi nasıl oluşturulur? İşte adım adım bir rehber: 1. Araştırma Sorusu Belirleme Hipotez kurma süreci, net bir araştırma sorusu ile başlar. Bu soru, hangi değişkenlerin inceleneceğini ve bu değişkenler arasındaki ilişkinin ne olabileceğini belirler. Örneğin: – “Ders çalışma süresi sınav başarısını etkiler mi?” – “Sosyal medya kullanımı uyku düzenini bozar mı?” Bu sorular, araştırmanın odak noktasını oluşturur ve hipotezin temelini atar. 2. Değişkenleri Tanımlama Hipotez cümlesi kurarken, bağımsız ve bağımlı değişkenlerin net bir şekilde tanımlanması…
Yorum BırakNeşeli Anlar Günlüğü Yazılar
Hiperaktivite İlk Belirtiler Nelerdir? Felsefi Bir Bakış Bir Filozofun Gözünden: Hiperaktivitenin İlk Belirtilerine Dair Derinlemesine Bir İnceleme Felsefe, insanı anlamaya yönelik bir çabadır. İnsanın varoluşunun derinliklerine inmeye çalışan her filozof, bazen soyut düşünceleriyle, bazen de somut davranışlarıyla bu uğraşını sürdürür. Peki, bir insanın davranışlarının neden bu kadar hızlı değiştiğini, dikkatinin neden dağılmaya başladığını veya ne zaman hareketsizlik içinde sıkışıp kaldığını sorgulamak ne anlama gelir? Hiperaktivite, günümüzde sıkça karşılaşılan bir durum olsa da, bunun ne anlama geldiğini tam olarak anlamak için yalnızca biyolojik faktörlere bakmak yeterli olmayacaktır. Hiperaktiviteyi anlamak için, etik, epistemolojik ve ontolojik açıdan derinlemesine düşünmemiz gerekir. Hiperaktivitenin ilk belirtilerini…
Yorum BırakBir yüz ifadesini tek bir deyimle anlatmak ne kadar mümkün? “Bir karış surat” ifadesini duyduğumda aklıma hep aynı sahne geliyor: Kaşlar çatık, dudaklar büzülmüş, alın çizgilenmiş, yüz adeta “mesafe koyuyor.” Bu yazıda bu gündelik ifadenin arkasındaki bilimi merakla kurcalayalım; yüz kaslarından beynin tehdit algısına, kültürden dijitale uzanan sade ama araştırma temelli bir yolculuk yapalım. “Bir karış surat” ne demek? (Bilimsel çerçeve) “Bir karış surat” Türkçede genellikle somurtan, memnuniyetsiz ya da iletişime kapalı bir yüzü anlatır. Bilimsel lensle bakınca bu, olumsuz duygulanımın (ör. öfke, tiksinti, hayal kırıklığı) ve düşük yaklaşma motivasyonunun (yani iletişimden kaçınma) birlikte görünür olduğu bir yüz paketi demektir.…
Yorum BırakBiberli Ekmek Buzlukta Saklanır mı? Lezzeti Zamanla Dondurmak Mümkün mü? Birçoğumuzun mutfağında çocukluğundan beri değişmeyen bir koku vardır: Fırından yeni çıkmış, üstü nar gibi kızarmış biberli ekmek kokusu… Sabah kahvaltılarında, öğle çaylarında, akşam sofralarında hiç eksik olmaz. Ama gelin görün ki, bu lezzetin en büyük sorusu hâlâ akıllarda: Biberli ekmek buzlukta saklanır mı? Cevap “evet” ama bu evet öylesine söylenmiş bir evet değil. İşin içinde bilim, deneyim ve hatta biraz da insan hikâyesi var. Hazırsanız birlikte hem verilerin hem de gerçek hayatın penceresinden bu sorunun cevabını arayalım. — Buzluk: Ekmek İçin Kurtarıcı mı, Katil mi? Buzdolabı ve buzluk, modern mutfakların…
Yorum BırakKoruyucu Hışır Örtü Nedir? Psikolojik Bir Mercekten Bakış İnsan Davranışlarını Koruyan “Hışır” Anlatıları Bir psikolog olarak, her insanın yaşamında içsel dünyayı korumaya yönelik savunma mekanizmalarını gözlemlemek, bana derin bir merak uyandırır. İnsanlar, bazen bilinçli olarak bazen de farkında olmadan, kendilerini dış dünyadan ve olumsuz deneyimlerden korumak için çeşitli stratejiler geliştirirler. Koruyucu hışır örtü, bu psikolojik savunmaların sembolize olmuş bir hali gibidir. İlk bakışta basit bir fiziksel obje gibi görünen “hışır örtü”, aslında insanın kendini güvenli hissetme arayışını, duygusal ihtiyaçlarını ve zihinsel savunmalarını yansıtan çok daha derin bir anlam taşır. Peki, koruyucu hışır örtü tam olarak nedir? Bu yazıda, kelimenin psikolojik…
Yorum BırakGözün Baktığı, Ruhun Gördüğü Yer: Kapadokya Nazar Boncuklu Ağaç Nerede? Felsefi bir bakışla dünyaya yönelmek, görünenin ardındaki anlamı aramak demektir. İnsan gözü bir ağacı görür, ama ruh o ağacın neyi simgelediğini sezer. Kapadokya nazar boncuklu ağaç da işte bu iki görme biçimi arasında durur: bir yanda fotoğraf karelerinin popüler objesi, diğer yanda ise insanın inanç, anlam ve varoluş arayışının sembolü. Bu yazıda, “Kapadokya nazar boncuklu ağaç nerede?” sorusunu yalnızca coğrafi bir merak olarak değil; etik, epistemolojik ve ontolojik bir soru olarak tartışacağız. Ontolojik Bir Durak: Varlığın Estetiği Kapadokya’nın eşsiz taş oluşumları arasında, Göreme Vadisi’nin rüzgârla şekillenmiş tepelerinde bir ağaç durur.…
Yorum BırakKadına Kelepçe Takılır mı? Toplumsal Normların ve Cinsiyet Rollerinin Sınırlarında Bir Analiz Toplumu anlamak, insanın hem görünür hem görünmez bağlarını çözümlemektir. Bir araştırmacı olarak sahada en çok karşılaştığım şey, bireyin özgürlüğü ile toplumun normları arasındaki gerilimdir. “Kadına kelepçe takılır mı?” sorusu ilk bakışta yalnızca bir adalet veya güvenlik meselesi gibi görünür; oysa derinlemesine incelendiğinde, bu soru bir toplumun kadına bakışını, cinsiyet rollerini ve güç ilişkilerini açığa çıkarır. Kelepçe burada sadece metal bir nesne değildir; aynı zamanda sembolik bir kısıtlama, yani toplumsal kontrolün görünür hâlidir. Kadına takılan kelepçe bazen yasalarla, bazen geleneklerle, bazen de “kadın nasıl davranmalı?” cümlesinin sessiz baskısıyla şekillenir.…
Yorum BırakÇok Aşırı Duygusallık: Zayıflık mı, Güç mü? Hadi dürüst olalım: “çok aşırı duygusallık” dediğimiz şey, toplumun büyük bir kesimi için bir hakaret, hatta küçümseme aracı. Peki, gerçekten öyle mi? Yoksa bu kavram, aslında bizi toplumun katı kalıplarına boyun eğmeye zorlayan bir etiket mi? İşte tam da bu noktada sormamız gereken şu: Duygularını yoğun yaşayan birini “fazla” olmakla suçlamak, kimin işine geliyor? Çok aşırı duygusallık, aslında bireyin duygusal dünyasının toplumun beklentileriyle çarpıştığı noktada doğan bir kavramdır. — Çok Aşırı Duygusallık Ne Demek? Genel tanımıyla çok aşırı duygusallık, olaylara, insanlara veya durumlara ortalamanın üzerinde, yoğun ve derin bir duygusal tepki vermektir. Birinin…
Yorum BırakHızlı ve Öfkeli Bitti mi? Kültürlerin Çeşitliliği ve Topluluk Kimlikleri Üzerine Bir Antropolojik Bakış Film, kültürel kimlikleri şekillendiren, insanların toplumsal yapılarla nasıl etkileşimde bulunduğunu gösteren bir aynadır. Antropologlar için, sinema kültürün bir yansıması, toplulukların ritüelleri, sembolleri ve kimliklerini anlamak adına önemli bir araçtır. Ancak, bazen bir kültür fenomeni, zamanla yerini başka bir yapıya bırakabilir. Bu yazıda, “Hızlı ve Öfkeli” serisinin geleceği üzerine düşünürken, toplumsal yapıların, ritüellerin ve kimliklerin nasıl şekillendiğine dair bir antropolojik çözümleme yapacağız. Hızlı ve Öfkeli Serisi: Kültürün Simgeleri ve Topluluk Yapıları Seri, ilk olarak 2001 yılında sinemaseverlerle buluştuğunda, izleyicilere sadece bir aksiyon filmi sunmakla kalmamış, aynı zamanda…
Yorum BırakYapılandırmacı Kuram Nedir? Kendi Zihninin Mimarına Dönüşmek Bir grup arkadaşla kahve masasında oturuyoruz; konu “öğrenme”ye geliyor. Kimimiz “Hocayı iyi dinlemek yeter” diyor, kimimiz “Kendim denemeden olmuyor” diye itiraz ediyor. Benim aklımdan geçen şu: Öğrenme, bir şeyleri “almak” değil, bir anlamı “kurmak”. İşte yapılandırmacı kuram tam bu yüzden heyecan verici; çünkü hepimizi, pasif dinleyiciden aktif anlam mimarına terfi ettiriyor. Yapılandırmacı kuram, bilginin dışarıdan hazır paket olarak verilmediğini; bireyin önceki yaşantıları, sosyal etkileşimleri ve kültürel bağlamı ışığında bilgiyi aktif biçimde “inşa ettiğini” savunur. Bu yazıda köklerinden bugüne, oradan da yarının sınıflarına, atölyelerine ve dijital evrenlerine uzanacağız. Kökenlere Kısa Bir Yolculuk: Yapılandırmacı Düşüncenin…
Yorum Bırak