Kamulaştırma yasal mı? Geleceğin mülkiyet savaşlarına dair bir zihin egzersizi
Bir sabah uyandığında, dedenden kalan tarlanın bir otoyol projesi için kamulaştırıldığını öğrensen ne hissederdin? Şaşkınlık, öfke, çaresizlik… Peki ya bir köprü projesiyle kentin iki yakası birleşip milyonların hayatı kolaylaşsaydı? Gurur, memnuniyet, kabulleniş… Kamulaştırma meselesi tam da bu iki uç arasında gidip gelen bir hukuki ve toplumsal salınım. Bu yazıda, “Kamulaştırma yasal mı?” sorusunu yalnızca bugünün yasalarıyla değil, yarının dünyasıyla da sorgulamak istiyorum. Gel, birlikte beyin fırtınası yapalım.
Kamulaştırmanın hukuki zemini: Yasal, ama sorgulanabilir
Kısa cevabı verelim: Evet, kamulaştırma yasaldır. Türk Anayasası’nın 46. maddesi, özel mülkiyetin kamu yararı amacıyla, gerçek karşılığı ödenmek koşuluyla devlet tarafından zorla alınabileceğini açıkça düzenler. Aynı şekilde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, süreçleri, usulleri ve bedel hesaplamalarını detaylı biçimde tarif eder.
Yani teoride mesele net: Kamu yararı varsa, karşılık ödeniyorsa, yasaya uygunsa kamulaştırma meşrudur. Ancak “kamu yararı”nın tanımı, “karşılık” kavramının içeriği ve “yasaya uygunluk” sınırlarının ne kadar esnek olabileceği, işte burada tartışma başlar. Geleceğin dünyasında da bu üç kavram, hukukun üzerinde en çok kafa yoracağı alanlar olacak.
Strateji ve vicdan: Erkeklerin ve kadınların geleceğe bakışı
Erkek perspektifi: Stratejik ve analitik bir mülkiyet vizyonu
Birçok erkek hukukçu, şehir plancısı veya ekonomist, gelecekte kamulaştırmanın kaçınılmaz biçimde artacağını öngörüyor. Sebebi basit: Artan nüfus, büyüyen şehirler, enerji dönüşümü ve iklim değişikliği gibi devasa meseleler, devletin alan açma ihtiyacını artıracak. Rüzgar türbinleri için geniş araziler, karbon yutakları için orman koridorları, afet dirençli konut bölgeleri için boş alanlar gerekecek.
Bu bakışa göre kamulaştırma, yalnızca “taşınmaz alma” değil, geleceğin stratejik altyapı hamlesidir. Belki de yapay zekâ destekli algoritmalar, gelecekte hangi bölgelerin “kamusal potansiyele” sahip olduğunu tahmin edecek ve kararlar veriye dayalı biçimde alınacaktır.
Kadın perspektifi: İnsan ve toplum merkezli bir kamusal adalet arayışı
Birçok kadın hukukçu, sosyolog ve aktivist ise meseleyi farklı yerden okuyor: Evet, kamulaştırma yasal olabilir; fakat meşruiyet ile adalet aynı şey değildir. Bir arsanın bedelinin ödenmesi, o arazide kurulan sosyal bağların, hafızanın veya yaşam düzeninin yerle bir olmasını telafi etmez. Hele ki dezavantajlı gruplar bu süreçlerden orantısız biçimde etkileniyorsa, mesele artık salt hukuki değil, toplumsal bir adalet sorunu haline gelir.
Bu yaklaşım geleceğe dair önemli bir uyarı yapıyor: Kamulaştırma sürecinde sadece ekonomik değil, psikolojik ve toplumsal zarar da dikkate alınmalı. Belki ileride “sosyal tazminat” veya “yaşam standardı tazminatı” gibi yeni hukuki kavramlarla tanışacağız.
Yasal ama yeterli mi? Geleceğe dair beyin fırtınası
Yapay zekâ ve mülkiyetin geleceği
Yapay zekâ, şehir planlamasında ve altyapı projelerinde giderek daha fazla söz sahibi oldukça, kamulaştırma kararları da veriye ve öngörüye dayalı hale gelebilir. Ancak bu noktada sorulması gereken provokatif bir soru var: Veriye dayalı bir “kamu yararı” tanımı, insani değerleri ne kadar kapsayabilir?
Blokzincir ve mülkiyet haklarının yeniden tanımı
Blokzincir teknolojisi ile gayrimenkul mülkiyetinin “dijital haklar” biçiminde parçalanabileceği bir geleceği hayal edin. Devlet bir taşınmazı tamamen almak yerine, yalnızca yüzde 10’unu kamulaştırıp altyapı hakkı elde edebilir. Böyle bir senaryoda kamulaştırma hâlâ yasal sayılır mı? Yoksa “kısmi kamusal mülkiyet” diye yeni bir hukuk kategorisi mi doğar?
İklim krizi ve zorunlu el koyma tartışmaları
İklim krizinin derinleşmesiyle birlikte, sahil şeritleri, su kaynakları, tarım arazileri gibi hayati alanlar için devlet müdahalesi artacak. Peki, iklim güvenliği uğruna bireysel mülkiyet haklarının sınırlandırılması hâlâ “kamulaştırma” mı sayılacak, yoksa tamamen yeni bir hukuki statü mü gerekecek?
Geleceğe dair provoke edici sorular
- Bir yapay zekâ algoritması “kamu yararı” kararını verse, bu karar hâlâ demokratik olur mu?
- Kamulaştırma bedelinin yanında “sosyal bağ tazminatı” gibi yeni bir hak tanımlanmalı mı?
- Kamu yararı için yapılan kamulaştırma, özel şirketlerin kârı için yapılırsa hâlâ yasal sayılır mı?
- Gelecekte bireylerin “kamusal altyapı paydaşlığı” zorunlu hale getirilebilir mi?
Sonuç: Hukukun ötesine geçen bir tartışma
Kamulaştırma yasal mı? Evet, bugünün dünyasında açıkça yasal. Fakat geleceğin dünyasında soru değişecek: “Kamulaştırma yeterince adil mi?”, “Yalnızca hukuki olmak meşruiyet için yeterli mi?” ve “Devletle birey arasındaki bu kadim mülkiyet pazarlığı yeni bir dengeye oturabilir mi?”
Belki de gelecekte, devletin zorla aldığı taşınmazlar yerine, vatandaşın kamusal projelere gönüllü ortak olduğu bir model göreceğiz. Belki de kamulaştırma, kelime anlamıyla “kamunun malı” değil, “kamunun ortaklığı” anlamına evrilecek. Kesin olan bir şey var: Bu tartışma, daha yeni başlıyor.